Günümüzde, dünyanın önemli bir kısmında domuz eti yemek halk
arasında utanç verici, hatta ahlaka aykırı bir davranış olarak görülür. Domuzun
her türlü pisliği yiyen çok pis bir hayvan olduğu ileri sürülerek hırsın, aç
gözlülüğün, tembelliğin, zaafın ve oburluğun bir sembolü olarak kabul edilir.
Domuz kelimesi bir aşağılama ve hakaret, ‘domuzluk etmek’ deyimi haince
davranmak ve inatçılık anlamlarında kullanılır.
Yabani olsun evcil olsun, bütün domuzlar hem et hem de ot
yerler. Bitki köklerini, soğanlarını, kozalakları yedikleri gibi böcekleri,
kurtçukları, sürüngenleri de yerler. Aslında en verimli çiftlik hayvanıdırlar.
Kısa sürede üreyebilecek ergenliğe ulaştıkları için çoğalma hızları müthiştir.
Bir domuz bir yılda 15-20 yavru doğurabilir. Kesilme zamanı geldiğinde ağırlığı
150 kiloyu bulur, yani et verimi koyun ve danaya göre neredeyse 15-20 misli
fazladır. Et sıkıntısı çeken halklar için ideal bir et kaynağı olarak
düşünülebilir.
Domuzlar biyolojik olarak insana çok benzerler. Bu nedenle
insanlara doku ve organ nakli konusunda en uygun hayvanlardır. Domuz kalbinden
alınan kapakçıkların insan kalbinde kullanılması, hatta domuz beyninden alınan
hücrelerin felçli insanlara nakli, başarıyla gerçekleştirilmiş ve olumlu
sonuçlar alınmıştır. Sürekli insulin kullanmak zorunda olan şeker hastalarının
bir kısmı her gün kendilerine domuz insulini enjekte ederler.
Domuz eti yeme yasağının hakiki kökeni ve ne kadar eskilere
dayandığı bilinmiyor. Hiçbir dinde ve kültürde yasaklamanın sebebi tam ve açık
olarak belirtilmiyor. Domuz etinin yasaklandığı ilk toplum ve din olarak
Musevilik biliniyor ama Ortadoğu’da daha eski tarihlerde yaşamış Babilliler ve
Mısırlılar’da, hatta Uzakdoğu kültürlerinde de domuz eti yenilmesine iyi gözle
bakılmadığı biliniyor.
Çin kaynaklarında, insandaki birçok hastalığın sebebi domuz eti
olarak gösterilir. Günümüzde ise buralarda yaşayan toplumlar bu öğretileri pek
önemsemiyorlar. Budizm ve Hindu inanışında olanların domuz eti yememelerinin
sebebinin domuzla özel bir alakası yoktur. Onlar zaten her çeşit eti yemeye
karşıdırlar.
Dünya üzerine yayılmış tek Tanrılı dinlerin en eskisi
Museviliktir. Eski Ahit’te ‘tırnakları olan her hayvanı yiyebilirsiniz, şu
şartla ki, tırnakları iki bölümlü olacak ve geviş getirecekler’ şeklinde bir
açıklama vardır. Buna göre domuzlar, tırnakları iki bölümlü olmasına rağmen
geviş getirmediklerinden, develer de geviş getirmelerine rağmen tek tırnaklı
olduklarından etleri yenilemez.
Musevilikten sonra gelen Hıristiyanlık, onun peygamberini ve
kurallarını kabul eder ama Hıristiyanlar bugün domuz etinin en büyük
tüketicisidirler. Bunun sebebi olarak, o zamanlar yoğun bir şekilde ve büyük bir
iştahla domuz eti yiyen Romalıları kendi saflarına çekebilmek için Hz. İsa
sonrası azizlerin domuz eti konusundaki katı tutumları yumuşatmaları
gösteriliyor.
Müslümanlıkta domuz eti yemek Allah tarafından yasaklanmıştır.
Kuran’ın dört ayetinde, açlıktan ölmek gibi yaşamsal bir zorunluluk olmadıkça,
kurallarına uygun kesilmeden ve kanı akıtılmadan ölmüş veya öldürülmüş ve de
Allah’ın adı anılmadan kesilmiş hayvan etleriyle birlikte domuz eti yemenin de
Müslümanlara haram kılındığı belirtilir. Domuz eti yemenin niçin yasaklandığının
sebebi Kuran’da da açıklanmaz ama genel inanış domuzun murdar ve pis bir hayvan
olması ve hastalık taşımasıdır.
Dinî kaynaklarda domuz eti yasağının sebeplerinin açıklanmaması
insanları bazı teoriler üretmeye yönlendirmiştir. Dinî teoriye göre, insanların
kişiliği ve ruhsal yapısı ile beslenme tarzı arasında bir ilişki vardır, yani
insanlar yedikleri hayvanların karakterlerinden etkilenirler. Bütün dinlerde
saflık ve temizlik kutsaldır. Yaradılışlarında vahşet ve bayağılık olmayan,
iğrenç görünmeyen hayvanların etleri dinî ölçülerde helaldir.
Bu bağlamda avlarını ve yiyeceklerini azı dişleriyle veya
tırnakları ile kapıp parçalayan kurt, ayı, maymun, kedi, köpek gibi hayvanlarla
kartal, atmaca, akbaba gibi kuşların etlerinin yenilmesi doğru bulunmaz. Domuz
bu özelliklerin yanında, dişisini kıskanmayan yapısıyla da makbul
görülmez.
Domuz etinin yasaklanması konusunda ileri sürülen ikinci teori
ise sağlıkla ilgilidir. Aslında domuz etinin diğer hayvan etlerine karşı hiçbir
üstünlüğü yoktur. Hazmı güç, protein değeri düşüktür. İçinde bulunan büyüme
hormonunun kansere sebebiyet verdiği, çok yağlı olan etinin insan kanındaki yağ
oranını artırarak damarların sertleşmesine yol açtığı bilinmektedir.
Domuzlarda görülen en tehlikeli hastalık ‘trişinoz
hastalığı’dır. Trişinoz domuzlarda ağır bir hastalık yapmaz ama insanlar için
çok tehlikelidir. Domuz etiyle alınan kurtçuklar, mide ve bağırsak yoluyla tüm
vücuda yayılırlar. Çene, dil, boyun, yutak ve göğüs bölgelerinde kas dokularına
yerleşirler. Çiğneme, konuşma ve yutma kaslarında felçler meydana
getirirler.
Trişinoz hastalığı belirli bir seviyeye gelene kadar insan
vücudunu ikaz eden hiçbir belirti göstermez. Arazlar ortaya çıktığında ise çoğu
kez başka hastalıklarla karıştırılır. Etlerdeki kurtçuklar veteriner kontrolüne
rağmen görülemeyebilir. Tuzlama ve tütsülemenin faydası olmaz. Gerçi eti yenilen
diğer hayvanlarda da çeşitli parazitler vardır ama hiçbiri bu kadar tespiti zor
ve insan hayatı için tehlikeli değildir.
Domuz eti konusunda bir üçüncü teori de çevreyle ilgilidir.
Domuzlar çok fazla suya, gölgelik yerlere ve yüksek proteinli gıdalara ihtiyaç
duyarlar. Kıraç Ortadoğu toprakları için bu ihtiyaçlar biraz fazla lükstür. Bu
nedenle tarihteki Babilliler, Mısırlılar gibi toplumlar domuz etinin yenmesini
yasaklayarak, domuz yetiştirilmesini engellemek istemiş
olabilirler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder