Atların bacaklarında meydana gelen bazı kırıklar, günümüz
teknolojisi ile bir noktaya kadar plakalar, vidalar konularak tedavi
edilebiliyor. Yani bacağındaki her kırık, artık atın ölüm fermanı değil. Ne var
ki yine de birçok kırık sorununun hâlâ tedavisi yok. Sebebi ise atın diğer
hayvanlardan farklı anotomik yapısı ve ruhsal durumu.
Atların vücutlarındaki kırık ve çıkıkların tedavileri diğer
benzer hayvanlarınkiler den farklılık gösterir. Belki de bu hususta atlar
tekdirler. Atlar uyuşturulmaya, yani uzun anestezik uygulamalara gelemezler.
Yerde uzun süre yatamazlar. Sık sık dört ayak sütünde durmaya ihtiyaçları
vardır. Ayaktayken daha rahattırlar ve daha az enerji harcarlar. Nadiren, hasta
olduklarında veya doğum sırasında yatarlar. Atın iri vücudundaki organları yatar
vaziyetteyken nefes almasında zorluk yaratır.
At ayakta durabilmek için ön iki bacağına, koşmak için ise dört
bacağına birden gereksinim duyar ama hiçbir zaman ağırlığını dört bacağına eşit
olarak yayamaz. Her zaman ön iki bacağa daha fazla yük biner. Bu nedenle atlarda
karşılaşılan kırıklar çoğunlukla ön bacaklardadır. Atlar yatarken ön ayakları
üzerinde doğrularak ayağa kalkarlar. Kırık bacağı üzerinde ayağa kalkamayan atın
yerde kalması veya tedavi amacıyla yerde yatırılmaya çalışılması at için hem
ızdıraptır hem de başka hayati tehlikeler doğurur.
Kemikli canlıların tümünde kırılmış bir kemiğin tedavi usulü
aynıdır. Önce kırık parçalar bir araya getirilerek sabitleştirilir. Bu
sabitleştirme, kan akımı yani dokulardaki beslenmeyi sağlamak ve olabilecek
enfeksiyonlara karşı kan yolu ile vücudun savunma mekanizmasını devreye sokmak
için gereklidir.
Kırık kemikler genellikle 12-16 hafta içerisinde kaynarlar ve
eski sağlam yapılarına kavuşurlar. Bu süre içerisinde hastanın hareket etmesi,
kemikleri sabit tutamaması iyileşmeyi yavaşlatır ve tedavisi süresini
geciktirir. İnsanlarda tedavinin başarısı, kırık kemiğin bulunduğu uzvun bu
12-16 haftalık sürede sabit tutulması, kırığın alçıya ve askıya alınması ama en
önemlisi hastanın sabrı ile ilgilidir.
Kırılan bir kemiğin kaynaması ve mikrop kapmadan iyileşmesi için
en önemli faktör, o bölgedeki kan dolaşımıdır. Bölgedeki kan, çevre deri ve kas
dokularından gelen kan ile de takviye edilir. Ne var ki at yarım ton civarındaki
ağırlığı ve iri cüssesi ile bu hususta farklı bir yapıya sahiptir. Dizinden
aşağısı, kemikler, bunları birbirine bağlayan bağlar ve deriden oluşur.
Bu
bölgede fazla bir kas yapısı olmadığından mevcut ve takviye gelebilecek kan
miktarı da fazla değildir. Bu nedenle atın bacağındaki kırık kemiklere yapılan
tıbbi müdahaleler çoğu kez sonuç vermez. Kırılan kemikler iltihaplanmaya
yatkındırlar. Basit kırıklarda bile veterinerler, hastalığın seyri, süresi ve
iyileşme ihtimali hakkında kesin bilgi veremezler.
Atların tedavilerinde sorun yaratan bu özellikler nedeniyle,
cerrahi müdahalelerin çok kısa olması, 3-4 saati aşmaması gerekir. Atlar
anestezinin etkisi geçince, uyanır uyanmaz iri cüsseleriyle ayağa kalkmaya
çalışırlar. Hem de o alçıya alınmış vidalar veya metal parçalar yerleştirilmiş
bacakları üzerinde.
At tedavisi için gereken sabrı hiçbir zaman gösteremez, bir
an önce ayağa kalmaya çalışır. Bu arada bacağına konulmuş alçı ve takviye
parçalarına zarar verdiği gibi takatsiz bacaklarının başka yerlerinden yeniden
kırılmalarına yol açabilir. Yani atlar, hastalık süresince rahat durmayan, ne
yapacakları önceden kestirilemeyen hayvanlardır.
Her şeye rağmen 30-40 sene evvel atın ölümü demek olan birçok
kırık, günümüz teknolojisi ile tedavi edilebiliyor. Ancak bir bacakta birden
fazla kırık bulunmasına veya iki bacağın birden kırılmasına hâlâ yapılabilecek
fazla bir şey yok. Bu dost, güzel ve asil hayvanın yerde uzun süre yatırılıp,
acılar içinde ölümü beklemesi yerine daha fazla acı çekmemesi için uygulanacak
yoldan başka.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder